23 Nisan 2009 Perşembe

Televizyon izlemek yoksa bir bağımlılık mı?


Amerikan Psikiyatri Birliği kriterlerine göre; yoğun olarak televizyon izleyen kişilerde madde bağımlısı kişilerin gösterdikleri özelliklerin çoğu görülebildiği için bu kişiler, ‘bağımlı’ olarak nitelendirilebiliyor.

Amerikan Hastanesi Psikiyatri ve Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan; her geçen gün yeni bir dizi veya yarışma programının ortaya çıkması ve bu programların çoğunun büyük kitleler tarafından izleniyor olmasını sosyo-kültürel ve psikolojik açıdan değerlendiriyor.

Uzman Psikolog Aslı Akkan’ın verdiği bilgilere göre; kişi televizyon izlediği süre içerisinde kendi yaşam koşullarından ‘yapay olarak uzaklaşarak’, izlediği programın içine giriyor ve hatta kendisini izlediği karakterlerden biri ile özdeşleştirebiliyor. Böylece kısa süreliğine de olsa sorunlarını unutan kişi, seyrettiği programın aksiyonu içerisinde gerçek yaşamdaki sorunlarını geride bırakırken; özdeşleştiği karakter ile ‘modelleme’ gereksinimini de karşılıyor.

VKV Amerikan Hastanesi Psikiyatri ve Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan; çoğu zaman farkında olmayarak, televizyon aracılığı ile sorunlarından uzaklaşmak ve modelleme ihtiyacını karşılamak isteyen bireylerin, ağırlıklı olarak bağımlı kişilik yapısına yatkın olduklarını belirtiyor. Uzman Psikolog Aslı Akkan gündemdeki yarışma programları ile televizyonun bireyin hayatına yeni bir sosyo-kültürel hatta psikolojik boyut kattığını dile getiriyor. Uzman Psikolog Aslı Akkan, bu tarz programları izlemenin önce alışkanlığa daha sonra ise bağımlılığa dönüştüğünü ifade ederek, bu süreci şöyle değerlendiriyor: “Pop müzik, dans ve oyunculuk yarışması gibi programlar, “eğlence” adı altında özellikle gençleri hedef alıp, ucuz şöhret ve kısa yoldan maddi kazanç vaat ederek; emek ve nitelikli çalışma ile elde edilebilecek kazanımların yerini, bir anlamda şans oyunlarına bırakmaya özendiriyor. Olası bir ‘kaybetme’ sahnesi sonucunda ise özellikle abartılarak yaratılmış bir hüsran ile estirilen bu acı dolu hava, seyircilerde depresif belirtilerin bile ortaya çıkmasına yol açabiliyor. Seyirci bir bakıma kendi sorunlarını ekrandaki kişinin acısı ile yapay olarak değiştirerek, bir süreliğine kendini avutuyor.”

Uzman Psikolog Aslı Akkan, psikoloji açısından televizyon bağımlılığının öğrenme kuramları ile açıklanabileceğini ifade ediyor. VKV Amerikan Hastanesi Psikiyatri ve Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan; Edimsel Şartlanma Teorisi’ne göre; bağımlılık yapan maddenin (televizyon) kullanımı sonrası/sırasında birey üzerinde oluşan olumlu hislerin ya da kaybolan olumsuz duyguların ‘madde kullanımına devam edilmesi’ için sebep teşkil ettiğini belirtiyor. Uzman Psikolog Aslı Akkan, televizyonun aşırı derecede izlenmesi ve bağımlılık yaratması sürecini şu şekilde açıklıyor: “Birey televizyonun sunduğu sürekli değişen uyarıcılar (dekor, ses efektleri, biçimsel değişiklikler, kamera açı kullanımları vb.) karşısında refleksif olarak etkileniyor ve televizyona yöneliyor. Birey, televizyon izledikten sonra da fizyolojik açıdan rahatlama hissediyor. Hissedilen bu rahatlatıcı duygular ise televizyon izleme davranışının sürekli yapılan bir alışkanlık ve hatta bağımlılık haline gelmesine yol açıyor. Ayrıca tıpkı diğer bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi bağımlılığı yapan maddenin ortadan kaldırılması halinde; kişi bu maddeyi arıyor ve yoksunluk belirtileri gösteriyor.”

Tüm diğer bağımlılıklarda olduğu gibi televizyon bağımlılığı ile baş edebilmek için önemli bir gayret, irade ve istek gerektiğinin altını çizen Uzman Psikolog Aslı Akkan, bu yönde atılacak ilk adımın da ‘farkındalığı artırmak’ olduğunu vurguluyor. ‘Farkındalığı artırmak’ için izlenen tüm programların kişi tarafından kaydedilmesini tavsiye eden VKV Amerikan Hastanesi Psikiyatri ve Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan, böylece izlenen programlardan hangilerinin fonksiyonel, yararlı ve eğlendirici olduğu hakkında bireyin bilinçleneceğini açıklıyor. Daha sonra ise ‘alternatif etkinliklere yönelmeyi’ öneren Uzman Psikolog Aslı Akkan, bireyin çeşitli alternatif uğraşlar ile ilgilenebileceğini belirtiyor.

Uzman Psikolog Aslı Akkan, bireylerin televizyonu, güncel olayları takip etmek ve gündemi yakalamak için de bir araç olarak gördüklerini; daha hızlı bir erişim kaynağı olduğu için televizyonun, gazete ve kitabın yerini aldığını açıklıyor. Uzman Psikolog Aslı Akkan, güncel olayları takip etmek ve gündemi yakalamak isteyenlerin işin kolayına kaçarak televizyona yöneldiklerini ifade ediyor. VKV Amerikan Hastanesi Psikiyatri ve Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan, televizyon bağımlılığından kurtulmanın yanı sıra bu son derece yararlı ve hızlı iletişim aracından, seçici izleme yöntemi ile verimli bir şekilde yararlanılabileceğine dikkat çekiyor.

Madde bağımlısı kişilerin gösterdikleri özellikler*

• Bir maddeyi kullanarak çok fazla zaman geçirilmesi (Günde ortalama 3–4 saat televizyon izlenmesi; televizyon izlemenin, bir gün içerisinde çalışma ve uyuma dışındaki en uzun faaliyet olması)
• Bağımlılık yaratan madde kesildiğinde ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması (Bir televizyon programı izlenirken elektrik kesilmesi ya da herhangi bir engel ile karşılaşıldığında bireyin aşırı tepki vermesi)
• Madde kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması (Televizyon izlemek için sosyal bir toplantıya katılınmaması; spor yapılmaması; ertesi gün işe uykusuz gidilmesi)
• Maddenin tasarlandığından daha uzun ve yüksek miktarlarda alınması (Haftada 1-2 dizi izlenirken, her gün başka bir dizi arayışına gidilmesi; seyredecek bir program bulunamadığında ‘zaplama’ alışkanlığın doğması ve bireyin televizyon seyretme süresini artırma eğiliminde olması)
• Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımının sürdürülmesi (Birikmiş ödevler varken, o gün kimin A yarışmasından eleneceği ile ilgilenilmesi; dinlenme ihtiyacına rağmen uykusuz kalmanın göze alınması)

* Amerikan Psikiyatri Birliği kriterlerine göre

Beyniniz Ve Bedeniniz Barışsın…

Tüm mevsimler güzeldir, bu sizin bedensel ve zihinsel algılamanıza bağlı. Hayatta mutlu olacağım demenize bağlı, yaşamı sevmenize bağlı…

Fakat bahar yaşama ait doğurganlığı ile farklı gelir. Güzel soluğuyla ve güzel kokularıyla bir şeyler doğmaktadır. Kendine ait o güzellikler içinde ve görebilip hissedebiliyorsanız bunları size sunmaktadır. Size ikram etmektedir. Çünkü siz doğanın bir parçası iseniz bilin ki doğa da sizin bir parçanızdır.
Tanrının hediyesidir. O güzel ambalajının içinde size ve tüm canlılara sunduğu…
Bir tohumun çiçek açması, bir ağacın yapraklarının çiçekle donanması, yaşamda yeni bir soluktur. Toprağın kıpır kıpır hale gelmesi güzel bir merhabadır dünyaya. Daha bir güzel uyanır insanlar doğanın bu düğününe.

Hepiniz davetlisiniz bu güzel düğün sofrasına. Hasta da olsanız, sağlıklı da olsanız. Hastalar için bir umuttur, bir müjdedir. Bahar yaşama bağlanmak için sağlam bir bağdır yeşil örgülerle örülmüş.
Doğa sizi sağlığa çağırmaktadır. “Bak ben neler yapıyorum” demektedir. Yeniden doğduğunu müjdelemektedir bağıra bağıra…

Yatağından doğrul, sarıl yaşama!
Hastaya sen de yatağından doğrul, umutla sarıl yaşama demektir. Sen de yeniden doğ, yaşam güzel, üstüne doğan güne de şükret diye söylemektedir sessizce. Güzel kokularını ta yatağın, odanın içine kadar göndermektedir. Kapı aralarından pencerelerinden sızarak sana sunmaktadır. Artık uyan, sağlığa merhaba der usulca fısıldayarak.
Uyan artık der bahar. Birlikte sağlık, barış ve sevgi şarkıları söyleyelim. Çünkü sağlık kendini iyi  Beyniniz Ve Bedeniniz Barışsın...hissetmektir aslında. Metabolizmanız değişir, hormonlarınız size tüm desteğini verir… Doğa da vücudunuz da size yardım etmeye başlar.
Yeter ki siz, “Ben iyi olacağım, sağlığıma döneceğim” deyin. Bahar başucunuzdaki bir şefkatli doktor, şefkatli bir hemşiredir. Kuşların ötüşü de sizin müziğinizdir, doğanın size sunduğu.
Sağlıkla ilgili umutlarımızın arttığını hissedersiniz, yaşamın ve yaşamanın güzel olduğunu bahar kulağınıza fısıldar bir sevgili gibi…
Sağlıkla ilgili umutların da yeşerdiği bir mevsimdir bahar, doğanın yeşerdiği gibi. Sevgilerin, duyguların çiçek polenleri gibi dağıldığı, yeniden bir doğumu müjdeler, bir sağlığı müjdeler insanlara.
Yeniden bir tutunmadır hayata bırakmamacasına. Yeniden sağlığa tutunmadır vazgeçmemecesine.
Size hüzün vermez öten bir kuş, çiçek açan bir dal, gürül gürül akan bir dere…

İçinizdeki çocuğu öldürmeyin
Yaşamınızın hiçbir döneminde içinizdeki çocuğu öldürmeyin. Bırakın o da siz yaşadıkça yaşasın. O çocuk gözüyle bakın insanlara, doğaya…
İçinizdeki çocuksu barış tüm dünyayı kaplasın. İnsanlara, insanlığa ve doğaya uzanan el olsun. Tebessüm etmeye çalışın. Gülmenin de sağlık olduğunu bilin. Kuşların sesleri sizlere eşlik etsin. Sağlığınızla ilgili umutlarınızı hiçbir zaman kaybetmeyin. O umuttur ki sizi yarınlara, sağlıklı yıllara bağlar. Hastalıkta yenilgiyi kabul etmek en kolay yoldur, zor olan onunla mücadele edebilmektir! Ondan ders alabilmektir.
Rahmetli Tufan Demdin’in güzel bir sözü vardı. Derdi ki;
“Hayatta öyle şeylere üzülün ki kimsenin başına gelmemiş olsun, öyle şeye de sevinin ki kimse ulaşamamış olsun.”
Yaşamı böyle kabul edersek o da iç huzurumuzu sağlar, içimizdeki kavgayı bitirir.
Sağlık beyinle bedenin barışından geçer. Bu barışı sağlamış iseniz kendi iç barışınızı ve sağlığınızı iyi yönde etkilersiniz. Kendi iç barışını sağlamış insanlarda toplumsal barışı sağlarlar. Bu cennet ülkede şu anda en çok ihtiyacımız olan şey de bu.
Haydi baharla birlikte sağlık ve barış şiirleri ve türküleri söyleyelim…
Dayım Rıza Çiloğlu ve çok değerli arkadaşım Dr. Erdal Tuncer’e de sağlıklar diliyorum. Zor günler geçirdiler.

(Milliyet)

uzun yaşamanın sırrı,

Geniş kapsamlı bir araştırma, uzun yaşamanın sırrının genlerde değil, hayat tarzında gizli olduğunu ortaya koydu.


20 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre düzgün beslenme ve stresle başa çıkabilme, genlerle aktarılan rahatsızlıklara yakalanma riskini azaltıyor.

British Medical Journal’da yayınlanan araştırmadan çıkan sonuçlar şöyle:

* Çalışmayı aniden bırakan kişilerde obezite ve bazı kronik rahatsızlıklar meydana geliyor. Bu yüzden, emekli olan kişilerin eve kapanmak yerine toplum içinde aktif rol almasının, sağlık için önemli olduğu belirtiliyor.

* Ağız ve diş bakımının düzgün bir şekilde yapılması, kalp hastalığı riskini azaltıyor.
* Sağlıklı yaşamın en önemli ipucuysa, hareket etmek. Chicago Üniversitesi’ne göre yürüyüşe çıkmak zekayı keskinleştiriyor, kas ve kemik yapısını güçlendiriyor, ruh halini yüksek tutuyor.
* Sabahları lifli besinler tüketmek, kan şekerini dengeliyor.
* Günü daha uzun yaşamak için az uyumak yerine, en az altı saat uyuyup ömrünüze daha fazla gün ekleyebilirsiniz. Çünkü uyku halindeyken, vücut kendini daha hızlı yeniliyor.
* Vücudunuzun vitamin ihtacını kapsüller yerine, doğanın kendisinden alın.
* Daha çok gülümseyin. Kahkaha, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
* Alkol, sigara, şeker gibi maddelerden uzak durun.
* Günlük rutininizi değiştirmemeye bakın. Araştırmaya göre yıllarca aynı saatte yatıp, aynı saatte uyanan kişiler çok daha sağlıklı.
* Ailenizden ve sosyal hayattan uzak kalmayın.

11 Nisan 2009 Cumartesi

Kilo Verme Hakkında 10 soru 10 cevap


Kilo hakkında 10 soru 10 cevap


Kadın olmak kilo için risk oluşturuyor, çünkü hem metabolizma yavaş işliyor em de kadınlık hormonu östrojen yağ dokusu artışını hızlandırıyor. İşte kiloyla ilgili 10 soru ve uzmanların verdiği 10 yanıt.

Bir sorunu çözmek için öncelikle nedenlerini, yol açtığı hasan iyi bilmek gerekir. Yani düşmanı tanımadan onu yenmek mümkün dedir. Bu nedenle eğer fazla kilodan kınıyorsanız, öncelikle bu problemin bir profilini çıkarmakta yarar var. İşte kiloyla ilgili 10 soru ve uzmanla verdiği 10 yanıt.

1. Kilo fazlalığı nedir?
¦ Vücutta yağ dokusu oranının artması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Diğer bir ifadeyle kilo fazlalığı, vücutta aşırı miktarda yağ depolanmasıdır.

2. Normal bir vücutta ne oranda yağ bulunur?
¦ Erkeklerde yağ miktarı toplam vücut ağırlığının yüzde 12-15′i (yüzde 25′ini aşmamalı), kadınlarda yüzde 20-22’si (yüzde 30′u aşmamalı) kadardır.

3. Kilo fazlalığı ve şişmanlığın kadınlarda daha sık görülme nedenleri nelerdir?
¦ Gebelik sırasında alman kiloların bir kısmının doğumdan sonra vücutta kalması,
¦ Kadınlık hormonu östrojenin yağ dokusunu arttırıcı özelliği,
¦ Kadınların ev dışında fazla hareket etmemeleri, egzersiz yapmamaları,
¦ Kadınların metabolizma hızlarının erkeklere oranla daha düşük olması,
¦ Kadınlarda atıştırma eğiliminin fazlalığı ve ruhsal kaynaklı aşın yemenin ve tatlı-unlu tutkusunun daha çok olması.

4. Kilo fazlalığı ve şişmanlığın ölçümü yapılabiliyor mu?
¦ Kilo fazlalığı ve şişmanlığın birçok ölçüm metodu mevcuttur. En sık kullanılan ve anlaşılır olanları, Beden Kitle İndeksi (BKİ) ve bel çevresi ölçümüdür. BKİ şu formülle hesaplanır: BKİ = Vücut ağırlığı (kg) / Boy uzunluğunun karesi (m)
Örnek verecek olursak; Ayşe Hanım’ın ağırlığı 70 kg, boyu ise 1.60 m ise BKI’si, 70/1.60X1.60 = 70/2.56 = 27.34 kg/m’dir.
BKİ ve bel çevresi tüm dünyada aşağıdaki tablolardaki gibi sınıflanır:

BKİ
<18,5>80 >94 Kilolu
30-39,9Obez >80 >102 Obez
>40 Aşırı obez

5. Bel çevresi niçin önemli?
¦ Hangi kiloda olursanız olun karın bölgenizi çevreleyen yağ birikimi ve göbeklenme sorunu sizi sinsice bekleyen tıkayıcı bir koroner kalp hastalığının ilk habercisi olabilir. Karın çevresinde biriken yağlar kolaylıkla damarlarınızda dolaşan yağlara dönüşebilmekte, koroner damarları daraltmakta-tıkamakta, kalp krizlerine sebep olmaktadır.

6. Kilo fazlalığı ve şişman ebeveynlerin çocuklarının şişman olma olasılığı nedir?
¦ Anne ve babanın sadece biri şişmansa çocukların şişman olma olasılığı yüzde 40′tır. Anne ve babanın her ikisi de şişmansa çocuğun şişman olma olasılığı yüzde 80′dir.

7. Kilo fazlalığı ve şişmanlığın tedavisi mümkün mü?
¦ Kilo fazlalığı ve şişmanlığın tedavisi mümkündür. Tedavinin başarısı ise sizin elinizdedir. Bunun için: Tedaviyi kesinlikle istiyor olmalısınız. Durumunuza uygun, özel bir tedavi yürütmelisiniz. Bu da alanında uzman bir hekim, diyetisyen ve egzersiz danışmanıyla işbirliği yaparak mümkün. Doktorunuz tarafından size önerilen ilaç, diyet ve egzersiz programlarına harfiyen uymalısınız. Çözümün uzun süreli bir dikkat ve sabır, eğitim ve samimiyet gerektirdiğini hatırlamalısınız.

8. Zayıflamak için ne yapmalı?¦ Kilo fazlalığı ve şişmanlık sorununun yasam süresini kısaltan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlıksızlık hali olduğunu bilen biri olarak, size özel, yapınıza, yeteneklerinize ve yaşam biçiminize uygun, rahatlıkla uygulayabileceğiniz, sizi mutsuz değil mutlu edecek bir zayıflama programına katılmak için mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir merkeze başvurmalısınız.

9. Kilo fazlalığı ve şişmanlık hangi yaş grubunda daha sık görülür?
¦ Kilo fazlalığı ve şişmanlık her yaşta görülebilir. Şiş¬manlık yaşla orantılı olarak artar ve orta yaşlarda en üst düzeye ulaşır. 55 yaşından sonra yavaş yavaş azalır. Orta yaşlar yağlanma yaşıdır.

10. Diyet programları nasıl olmalıdır?
¦ Diyet programları kişiye özel olmalıdır. Hangi diyeti uygularsanız uygulayın, zayıflama diyetlerine başlamadan önce mutlaka bir tıbbi değerlendirmeden geçmenizde yarar var. Dikkatli bir bedensel ve ruhsal değerlendirme, bazı kan analizleri, özellikle hormonal değerlendirmeler, kan sekeriniz, karaciğer testleriniz, böbrek fonksiyonlarınız dikkatle incelenmeden hiçbir programa başlama cesareti göstermemelisiniz. Özellikle mevcut kilonuzun yüzde 3 ya da 5′inden fazlasını kaybetmeyi düşünüyorsanız bunu yapmalısınız. Diyet programınızı ve bedeninizde meydana gelen olumlu-olumsuz değişmeleri belirli aralıklarla doktorunuzun, diyet uzmanınız ve egzersiz danışmanlarınızın birlikte gözden geçirmesi gereklidir. Örneğin üç aylık bir zayıflama programından geçiyorsanız, birinci ay her hafta, ikinci ay iki haftada bir yeniden değerlendirilmeniz yararlı olur.

Kaynak

Call of Duty 2 SP İndir


Boyut: 655.71MB


Call of Duty 2 SP Demo Buradan İndir

Braid for PC Released and Demo İndir



Braid for PC Released and Demo İndir

Braid for PC Released and Demo İndir

Demoyu İndirmek İçin Tıklayınız

Kaynak

5 Nisan 2009 Pazar

Cildiniz kaç yaşında?

Cildiniz kaç yaşında?

Beslenme alışkanlıklarınızın, yaşam tarzınızın ve genlerinizin cilt güzelliğinizde rolü oldukça önemli…

ciltguzelligi248

Genç cilt için…

Sağlıklı ve genç bir cilde sahip olmanın sırrı yalnızca pahalı cilt bakım ürünlerini kullanmak değil elbette. Aşağıdaki maddeler erken cilt yaşlanmasını tetikleyen etkenler. Kalemi elinize alın ve küçük testimize başlayın!

Beslenme alışkanlıklarınızın, yaşam tarzınızın ve genlerinizin rolü oldukça önemli. Size uyan her alışkanlık ve koşul için kendinize 1 puan verin:

• Diyabet gibi kronik hastalıklar
• Osteopenia (düşük kemik yoğunluğu)
• Uzun süreli ilaç tedavisi
• Menopoz dönemi
• 40 yaşından önce cerrahi müdahaleyle menopoz
• Başarısız akne tedavisi geçmişi
• Başarısız rosacea( yanaklarda ve burunda görülen akneye benzer deri hastalığı) tedavisi geçmişi

• Solgun, çilli bir cilt
• Gözenekli ya da benli bir cilt
• 35 yaş öncesinde fark edilir derin çizgiler
• Obezite
• Aşırı zayıflık
• Geçmişte zayıf beslenme
• Geçmişte aşırı abur cubur tüketimi
• Katkı maddesi içeren besinlerin aşırı tüketimi ve ya meyve –sebzenin az tüketimi
• Yağlı besinler tüketme
• Sigara kullanmak
• Pasif sigara içicisi olmak
• Aşırı alkol tüketmek
• Geçmişte aşırı spor yapmak
• Hareketsiz bir yaşam tarzı
• Stresli yaşam tarzı

• Kansere dönüşebilecek yaralar ve ya cilt kanseri
• Günde 6 saatten az uyumak
• Geçmişte aşırı miktarda güneş ışınlarına maruz kalma, bronzlaşamamak
• 20 yaş öncesinde su toplayacak şekilde güneş yanığı
• Nadiren güneş koruyucusu kullanmak
• Solaryuma girmek
• Yetersiz ve hijyenik olmayan cilt bakımı ya da nemlendirici kullanmamak
• Annenizin cildinin erken yaşlanmış olması

Sonuçlar:

Elde ettiğiniz puanları toplayın ve aşağıdaki sonuçlara göre cildinizin gerçek yaşını öğrenin

21’den 30’a kadar

Cildinizin yaşını öğrenmek için gerçek yaşınıza 10 ekleyin. Ortaya çıkan bu yaş cildinizi ne kadar ihmal ettiğinizi ortaya koyuyor.
14’ten 20’ye

Cildinizin yaşını öğrenmek için gerçek yaşınıza 6 ekleyin. Yeterli derecede sağlıklı bir yaşamınız olmasına rağmen, yaşam tarzınızda değiştirmeniz gereken bazı alışkanlıkların olduğu gerçek.

6’dan 13’e

Cildinizin gerçek yaşını öğrenmek için gerçek yaşınıza 3 ekleyin. Gerçek yaşınız ve cilt yaşınız arasında çok fazla bir fark olmamasına karşın, bazı sağlık alışkanlıklarına yoğunlaşmayı ihmal etmeyin.

0’dan 5’e

Cildiniz gerçek yaşınıza eşit. Tebrikler! Sağlıklı yaşlanıyorsunuz ve cildiniz sağlıklı yaşamınızın bir aynası adeta.

Milliyet
14’ten 20’ye

Cildinizin yaşını öğrenmek için gerçek yaşınıza 6 ekleyin. Yeterli derecede sağlıklı bir yaşamınız olmasına rağmen, yaşam tarzınızda değiştirmeniz gereken bazı alışkanlıkların olduğu gerçek.

6’dan 13’e

Cildinizin gerçek yaşını öğrenmek için gerçek yaşınıza 3 ekleyin. Gerçek yaşınız ve cilt yaşınız arasında çok fazla bir fark olmamasına karşın, bazı sağlık alışkanlıklarına yoğunlaşmayı ihmal etmeyin.

0’dan 5’e

Cildiniz gerçek yaşınıza eşit. Tebrikler! Sağlıklı yaşlanıyorsunuz ve cildiniz sağlıklı yaşamınızın bir aynası adeta.

Milliyet

Kaç tane internet sitesi var?

İnternette şu an itibari ile kaç kaç internet sitesi var? Rakamlar aşağıda

İnternet siteleri büyük bir hızla artmaya devam ediyor. 20090404020812_20090403135904

Dünya çapında internet sitelerinin sayısı hızla artmaya devam ediyor. Şubat ayında yapılan son istatistiklere göre 215 milyonu fazla site adeti, Mart ayında ortalama %4 artarak, 224.749.675′e ulaştı. Yani 1 ayda 9 milyon yeni websitesi yayın hayatına girdi. Bu artışın arkasında ise, Şubat ayında olduğu gibi, yine Çin’li blog servisi QQ var. QQ tek başına 8,9 milyon adet yeni web sitesini yayına sokulmasına yardımcı oldu ve toplam site adedini 29 milyona çıkarttı. Bu sırada Google’ın Blogger’ına ait sitelerin sayısı da 2,6 milyon adet düşüş yaşandı.

İnternetin genişlemesi, tüm kullanıcılar için olumlu bir haber. Daha fazla ve daha farklı içerik hemen herkesi memnun edecektir. Fakat asıl sorun her yeni açılan sitenin iyi niyetli olmaması. Message Labs’ın araştırmasına göre her gün zararlı yazılımlar dağıtmak amacıyla 2700 yeni web sitesi yayına giriyor. Aynı zamanda araştırmaya göre yaklaşık her 284 e-postadan biri virüs dağıtmak amacıyla gönderiliyor. İstenmeyen e-posta sayılarının da, web siteleri ile birlikte artış gösterdiği gözlendi.

Yaşlılıkta cinsel yaşam

Yaşlılıkta cinsel yaşam

“Cinsel yaşam gençken ne kadar sağlıklı ve aktifse yaşlılılta da öyle oluyor.”

old-couple248

Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İzzet Koçak, “kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır” dedi.

Koçak, yaptığı açıklamada, cinselliğin doğumla başlayan, ölüme kadar süren temel bir insan ihtiyacı olduğunu belirtti.

Her yaşın cinselliğinin farklı olduğunu belirten Doç. Dr. Koçak, şöyle konuştu:

“Sağlıklı bir yaşlıda cinselliğin olmadığını ya da olmaması gerektiğini düşünmek, yemek yemenin, uyumanın yaşlılıkta gereksiz olduğunu düşünmek gibidir. İnsan yaşamında yeri olan böyle bir olguyu yaşlılar için yok saymak gerçekçi değildir. Yaşlılıkta cinselliğin boyutları farklıdır. Cinsel birleşme bu yaşlarda artık üreme amaçlı yaşanmaz. Yaşlılıkta cinsellik, daha çok birlikte rahatlama, gevşeme ve haz paylaşma amacına yönelik olarak kişilerin birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerinin bir aracı olabilir.”
Genç erişkinlik dönemindeki cinsellik önemli

İleri yaşlarda tüm bedensel işlevler gibi cinsel işlevlerde de fizyolojik değişiklikler olduğunu vurgulayan Koçak, bu değişiklikleri bilmeyen ya da kabul edemeyen kişiler için çeşitli cinsel sorunlar ve doyumsuzlukların ortaya çıkabildiğini belirtti.

Yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerin cinsel açıdan uyarılmaları için gereken sürenin uzadığını, sertleşmenin ortaya çıkışının daha çok zaman aldığını, kadınlarda ise östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak vajinadaki kayganlığın azaldığını ve ciltte incelmelerin ortaya çıktığını aktaran Koçak, şöyle devam etti:

“Kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır. Fiziksel çekicilik azaldığında cinsel yaşamın da biteceğini sanılmamalı, sağlıklı ve güvenli bir ilişkide cinsel doyuma ulaşmanın tek yolunun da cinsel birleşmeden ibaret olduğu düşünülmemelidir. Yaşlılıkta ortaya çıkabilecek fiziksel cinsel sorunlar yumuşaklık, sevecenlik, güven ve tanışıklık sayesinde kolayca aşılabilir.”

İleri yaşlarda cinsel etkinliğin ortadan kalkmasının nedeninin genellikle cinsel bir partnerin (eş) yokluğu ya da araya giren fiziksel rahatsızlıklar ve hastalıklar olduğunun altını çizen Koçak, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon, iltihaplar, cinsiyet hormonları yetersizliği, romatizma gibi kronik fiziksel hastalıklar, tansiyon ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlarla sigara ve alkolün cinsel sağlıkta bozukluklara yol açabildiğini söyledi.
Yaşlandıkça cinsel isteksizlik olabilir

Bazen yaşlıların, kaybolmayan cinsel ilgileri nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk duyabildiklerini, cinsellikle ilgili doğal ilgileri ile toplumun kendilerinden beklediği cinsellikten uzak, ciddi ve güvenilir davranışlar arasında çatışma yaşayabildiklerini vurgulayan Koçak, şunları kaydetti:

“Yaşlıların cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede desteğe, cinsel istek ve aktivitenin sağlıklı yaşlanmanın bir gereği olduğunu bilmeye, yaşla oluşan fizyolojik değişiklikleri ve cinsel davranışını etkileyen hastalık ve tedavileri tartışmaya ihtiyaçları vardır. Yaşlandıkça cinsel isteksizlik olabilir. Bu normal bir durumdur.

Önemli olan yaşlılık döneminin kendine özgü bir cinselliği taşıyabileceğini bilmek ve kabullenmektir. Cinsel doyum ilişki sıklığından çok, cinselliğin sevgi ve şefkat, dokunma, birlikte yatma gibi boyutlarının ön plana geçmesine izin vermekle mümkün olabilecektir.”

www.gercekgundem.com